• +90 262 751 3164
  • +90 262 751 0897
  • info@endaluminyum.com

Alüminyum Sektörü Savunma Sanayinde İş Başında

FATİH Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Alüminyum Test Eğitim ve Araştırma Merkezi (ALUTEAM), yerli savunma sanayisinde geliştirilen son teknolojilerin, sistemlerin ve ürünlerin bulunduğu ve bu yıl ilki gerçekleştirilen SAHA EXPO 2018 Fuarı’nda yer aldı.

FATİH Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Alüminyum Test Eğitim ve Araştırma Merkezi (ALUTEAM), yerli savunma sanayisinde geliştirilen son teknolojilerin, sistemlerin ve ürünlerin bulunduğu ve bu yıl ilki gerçekleştirilen SAHA EXPO 2018 Fuarı’nda yer aldı. Bakanlık tarafından da desteklenen bir araştırma merkezi olan ALUTEAM Müdürü Dr.Öğr. Üyesi Ebubekir Koç, daha fazla katma değer oluşturacak işler yapmaya çalıştıklarını vurgulayarak, “Dünyada ve Türkiye’deki araştırma merkezlerine ulaşıp işbirlikleri yapıyoruz. Alüminyum ve çelik sektörü olarak savunma sektöründe de oyuncu olmaya başladık” dedi.

Türk savunma sanayisine katkı veren 135 ulusal ve uluslararası firmanın yer aldığı fuarda; savunma, denizcilik, havacılık ve uzay sanayisi alanlarında görev alan firmalar ürünlerini sergileyerek iş birliği olasılıklarını görüşüyor.

“ÇOK YÖNLÜ ÇALIŞMAYA GAYRET EDİYORUZ”

ALUTEAM’de hem sektörde hem de akademide tecrübeli olan genç bir ekibin bulunduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Ebubekir Koç, “Arkamızda beraber çalıştığımız sanayicilerimiz de var ve ilgili konularda onların desteğini alıyoruz. Çok yönlü konularda çalışmaya gayret ediyoruz. Alüminyum konusunda hem malzeme hem mekanik testler gerçekleştiriyoruz. Aynı zamanda yeni proje kapsamında cephe sistem testleri gerçekleştirmeye başlayacağız. Bunun dışında sektöre dönük eğitim faaliyetlerimiz var. Araştırma faaliyetlerimizde de biz hem malzeme ve süreç geliştirme hem de ürün geliştirme faaliyetleri yapıyoruz. Ürün geliştirme kapsamında da tecrübeli arkadaşlarımızdan oluşan ekibimiz tasarımdan, fikirden ürüne kadar herhangi bir firmamız için iş geliştirmeyi sağlayabiliyoruz” diye konuştu.

“DAHA HIZLI ÇALIŞMAMIZ GEREKEN BİR SÜRECE GİRİYORUZ”

Dr.Öğr. Üyesi Ebubekir Koç, alüminyum sektörünün çelikle beraber son dönemde Amerika yaptırımları sebebiyle gündemde olan bir sektör olduğunu belirtti. Türkiye’nin 2023 yılında alüminyum sektöründe 8 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşabilmesi noktasında atacağı adımlar hakkında olağan dışı süreçlerden geçildiğini dile getiren Koç, “Alüminyum sektöründe 2023 ihracat hedeflerinde şu an 2,5 milyar düzeyindeyiz ama 7,5 ile 8 milyar dolar düzeylerinde hedeflerimiz vardı. Bu olağan dışı süreçlerden sonra daha hızlı çalışmamız gereken bir sürece giriyoruz. Daha fazla katma değer oluşturulması gerektiği ortaya çıktı. Mevcut yatırımla, alt yapı ve insan kaynağıyla yapabileceğimiz işin bir limiti vardı ve ona ulaştık. Bizler de bu kapsamda daha fazla katma değer oluşturacak işler yapmaya çalışıyoruz. ALUTEAM de bunun için var. Hem çelik hem kompozit hem de diğer ilgili üretim alanlarında işbirlikleriyle alt yapılarımızı daha verimli kullanmaya ve bilgimizi diğerleriyle birleştirerek daha iyi işler yapmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.

“SAVUNMA SEKTÖRÜNDE YERİMİZİ ALDIK”

Savunma sistemine yönelik olarak alüminyumun günümüze kadar genelde ağır sanayi ve orta ya da daha düşük sektörler üzerinde çalışan bir sektör olduğunun altını çizen Koç, “Yeni gelişen durumla biz savunma sektöründe de oyuncu olmaya başladık. Bu yeni başladı. Özel alaşımların imalatı, yeni başlayacak yatırımlarla beraber önemli bir firmamız Türkiye’deki sıcak hadde tesisinin kurulumuyla alakalı teşvikleri aldı. Önümüzdeki dönemde de çalışmaya başlayacak. Savunma sanayide, havacılıkta, kara araçlarında ihtiyaç duyacağımız özel alaşım mamullerin bir miktarı orada üretilecek. Standımızda da iş birliğinde olduğumuz firmalarla beraber ürettiğimiz ürünler yer alıyor” dedi.

“UÇAĞIMIZIN BELLİ PARÇALARINI ÜRETMEYE GAYRET EDİYORUZ”

Ebubekir Koç, SAHA Expo Fuarı’nın ulaşılmak istenilen kitleyle çok hızlı buluşmaya yardımcı olduğunu söyledi. ALUTEAM’in sadece firmalarla çalışmadığını, kendi üretimini yapan bir araştırma merkezi olduğunu vurgulayan Koç, “Savunma sektörüne yönelik olarak Bayraktar (Silahlı İnsansız Hava Aracı) projesinde çalıştık. Uçağımızın belli parçalarını üretmeye gayret gösteriyoruz. İniş takımıyla alakalı çalışmalara başladık onlar da en kısa zamanda bitmiş ve teslim edilmiş olacak. Milli piyade tüfeği ve kasatura geliştirme çalışmalarını tamamladık ve seri üretime geçti. Firmalarımız birçok ilgili araç gereç ve silah üretimi için ihtiyaç duyulan yarı mamül üretimlerine başladılar. Bu firmalarımızı daha fazla ekosistemin içine almayı hedefliyoruz” ifadelerini kullandı.

Kaynak: https://www.haberler.com

Devamını oku

Alüminyum Sektörünün 2023 İhracat Hedefi 8 Milyar Dolar

Otomotivden beyaz eşyaya, hava, kara ve deniz taşıtlarından inşaat sektörüne kadar birçok sektöre ürün sunan alüminyum sanayii, Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’te 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi hedefliyor.

Türkiye, Cumhuriyet’in 100. yılı olan 2023’te 500 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi hedeflerken; alüminyum sektörü de, söz konusu dönemde 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi planlıyor. Sektörün 2015 yılında 2,3 milyar dolarlık ihracat yaptığı dikkate alındığında, 2023 hedeflerine ulaşibilmek için sektörün önünde uzun ve zorlu bir yol olduğu görülüyor.
Otomotivden beyaz eşyaya, hava, kara ve deniz taşıtlarından inşaat sektörüne kadar çok geniş alanlarda kullanılan alüminyumun, gün geçtikçe kullanım alanı daha da yaygınlaşıyor. Sektör temsilcileri tarafından “geleceğin metali” şeklinde tanımlanan aluminyum; inşaat sektöründe yüzde 25, ulaşımda yüzde 24, ambalajda yüzde 15, elektrik ve eloktronikte yüzde 10, genel mühendislik alanında yüzde 9, mobilya ve ofis eşyalarında yüzde 6, demir çelik ve metalurji sanayiinde yüzde 3, kimya ve tarım ürünleri sanayiinde yüzde 1 ve diğer alanlarda ise yüzde 7 oranında kullanım alanına sahip. Alüminyum; ısı iletkenliği, korozyon direnci, geri dönüştürülebilirliği, çevreciliği, kolay şekillendirilebilirliği ve estetik özellikleriyle dünyada giderek önem kazanıyor. Özellikle, hafif ve mukâvemete dayanıklılığı sayesinde, otomotiv, havacılık ve savunma sanayiinin de önemli malzemeleri arasında yer alma yolunda hızla ilerliyor.

Sektörün tanıtımının yapılması isteniyor

Türkiye alüminyum sektörünün yurt dışında tanıtımının yapılmasının sektöre büyük katkı sunacağının altını çizen sektör temsilcileri, katma değeri yuksek olan; havacılık, uçak ve otomotiv sanayii gibi alanlara yönelinmesi gerektiğini aktarıyorlar.

Son dönemde Türkiye alüminyum sektörü mevcut kapasitesini artırmak ve rekabette güç kazanmak için katma değerli ürünlere ağırlık verirken, firmalar yaptıkları Ar-Ge çalışmalarıyla uçak, havacılık ve savunma sanayiine ürün üretir konuma geldiler. Devletin de sektörü desteklemesi gerektiğini dile getiren sektör temsilcileri, potansiyelin en üst seviyeye çıkarılması konusunda devlet desteklerinin hayati önem taşıdığını söylüyorlar.

Sektör 30 bin kişiye istihdam sağlıyor

Dünya alüminyum sektörüyle paralel bir gelişme gösteren Türkiye alüminyum sektörü, sahip olduğu 4 milyar dolarlık pazar büyüklüğüyle Türkiye ekonomisi için de kayda değer bir konumda bulunuyor. 75’i estrüzyon imalatı yapan yaklaşık bin 500 firmanın faaliyet gösterdiği Türkiye aluminyum sektöründe, 30 bin civarında kişi istihdam ediliyor. Ar-Ge çalışmaları ve teknoloji yenileme yatırımlarıyla büyümesini südüren sektör, ürettiği yüksek kalitedeki mâmul ve yarı mâmul ürünlerle Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerine yönelik ihracatını artıyor.

180 ülkeye ihracat yapan Türkiye alüminyum sektörünün ihracatı 2015’te değer bakımından yüzde 6,5 oranında düşerken, miktar bakımından yüzde 3,1 arttı. 2015 yılında 675 bin tona karşılık 2,3 milyar dolar olan aluminyum mâmulleri ihracatı, 2016’nın ilk yarısında ise 337 bin tona karşılık 1,1 milyar dolar oldu.

2023 hedefi 8 milyar dolarlık ihracat

Sektörün başlıca ihracat pazarlarını Almanya, İtalya ve İngiltere gibi Avrupa Birliği ülkeleri ile Irak, Türkmenistan ve Mısır oluşturuyor. Hedef pazar olarak; ABD, Meksika, Kanada, Şili, Peru, Doğu Afrika ile Katar’ı belirleyen sektör, yüksek kaliteli üretimle 2023’te 8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi amaçlıyor.

Türkiye alüminyum sanayii, özellikle ekstrüzyon, yassı ve döküm ürünleri ihracatında güçlü bir konumda buluyor. Sektör, ekstrüzyon alanında dünya ticaretinde yüzde 4, alüminyum folyoda ise yüzde 2.5’lik pay ile yedinci sırada yer alıyor. 2015 yılında, 154,6 bin ton ekstrüzyon ürününü başta Almanya olmak üzere Irak ve Türkmenistan gibi ülkelere ihraç eden Türkiye, yassı mâmulde ise yüzde 2,2’lik pay ile dünyada 11’inci sırada bulunuyor.
Türkiye alüminyum sanayinin 2015 yılı itibarıyla birim ihracat değeri kilogram başına 3,47, birim ithalat değeri ise kilogram başına 2,24 dolar şeklinde gerçekleşti. Kilogram başına birim ihracat değerinin Türkiye ortalamasının üzerinde olması, henüz istenilen seviyede olunmasa bile sektörün katma değeri yüksek ürünler ihraç ettiğini gösteriyor.

İhracat ve ithalatta lider Çin

Gerek Turkiye’de, gerekse global ölçekte kullanım alanı giderek genişleyen aluminyumun global ölçekteki ithalat pazarı 163 milyar dolar, ihracat pazarı ise 162 milyar dolar. İhracat ve ithalatta Çin, Almanya ve ABD ilk sıralarda yer alırken; Türkiye 2015 yılında yaptığı 3,2 milyar dolarlık ithalatla küresel alüminyum ithalatından yüzde 2,01’lik pay aldı. Türkiye, 2,3 milyar dolarlık ihracatı ile de global alüminyum ihracatından yüzde 1,44’lük pay aldı. İthalatı ihracatından fazla olan Türkiye’de, alüminyum sektörünün temel ithalat kalemini ise hammadde oluşturuyor.

Boksit cevherinden alüminyum üretiminde büyük miktarda elektrik enerjisine ihtiyaç duyulurken, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri ve EFTA ülkeleri gibi ucuz enerji kaynaklarına sahip ülkeler tarafından alüminyum daha uygun maliyetlerle üretilebiliyor. Ancak, enerjisinin büyük kısmını ithal eden Türkiye’de ise, boksitten alüminyum üretimi pahalıya mal oluyor. Bu yüzden yerli üretici, ihtiyacı olan hammaddeyi ithal yolla karşılama yoluna gidiyor. Bu da, Türkiye’nin yaptığı alüminyum ithalatında her yıl düzenli bir artış yaşamasına neden oluyor. Hammadde bakımından yüzde 85 oranında dışa bağımlı olan Türkiye, 2015 yılında 1,1 milyon tona karşılık 2,3 milyar dolar, 2016 yılının ilk yarısında ise 549 bin tona karşılık 953 milyon dolarlık hammadde ithalatı yaptı. 2015’te yapılan toplam 3,2 milyar dolarlık ithalatın 2,3 milyar dolarını, 2016 ilk yarısında ise 1,4 milyar dolarlık ithalatın 953 milyon dolarını hammadde oluşturdu.

Kibar: “En hızlı gelişen sektörlerden biri”

Alüminyum sanayiinin, son 10 yıl içinde ortalama yüzde 10 büyüme göstererek, Türkiye’nin en hızlı gelişen sektörlerinden biri olduğunun altını çizen Türkiye Alümimyum Sanayicileri Derneği (TALSAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Kibar, “Avrupa’da kişi başına tüketim 25 ilâ 30 kilogram arasında değişiyor. Ülkemizde ise bu değerin 10-15 kilogram arasında olması, sektörün büyüme potansiyelinin yüksekliğini ortaya koyuyor” diyor.
Teknoloji ve endüstrinin ilerlemesiyle birlikte; alüminyumun gelişimi, kullanımı ve tercih edilebilirliğinin de arttığını aktaran Kibar, alüminyumun diğer metallere göre avantajlı olmasını sağlayan birçok özelliği olduğunu kaydediyor. Kibar, şunları söylüyor: “Dayanıklı, kolay şekil verilebilen, hafif, elektrik ve ısı iletkenliği yüksek, oksijen bariyeri yüksek, yüzde 100 geri dönüştürülebilen ve çevreye duyarlı bir ürün olması sayesinde, günlük hayatın birçok alanında karşımıza çıkan ve kullanılan bir ürün. Alüminyumun bu özellikleri, kullanım alanlarının genişlemesinde ve tüketiminin artmasında büyük önem taşıyor.”

“Birçok sektör tarafından kullanılıyor”

Alüminyumun; inşaattan otomotive, dayanıklı tüketimden gıda ambalajına, havacılık ve uzay sanayiine kadar birçok sektör tarafından kullanıldığını söyleyen Kibar, “Havacılık, savunma ve denizcilik sanayii gibi stratejik ürün gruplarının yer aldığı sektörlerde yüksek miktarlarda ithalat yapılıyor. Katma değeri yüksek yatırımların önünün açılmasıyla birlikte, ithal edilen ürünlerin bir kısmının Türkiye’de üretilmesi mümkün olacak. Bu da, ülke ekonomisini ve dış ticaret dengesini pozitif yönde etkileyecek” diye konuşuyor.

Ekstrüzyon sektöründe dünya ticaretinin yüzde 4’ünü gerçekleştiren Türkiye’nin, söz konusu alanda dünyada yedinci sırada yer aldığına dikkat çeken Ali Kibar, 2015 yılında 154 bin 693 ton ekstrüzyon ürününün, başta Almanya olmak üzere Irak ve Türkmenistan gibi ülkelere ihraç edildiğini hatırlatıyor. Kibar, şöyle devam ediyor: “Yassı mâmulde Türkiye, ticaretin yüzde 2,2’si ile dünyada 11’inci sırada, alüminyum folyo ihracatında da yüzde 2,5’lik pay ile yedinci sırada yer alıyor. Türkiye alüminyum sanayiinin dünyada söz sahibi ülkeler arasına girebilmesinin ve ihracat potansiyelinin artmasının yolu; katma değeri daha yüksek olan ürünlere odaklanılmasından, kapasite kullanım oranlarının yükselmesinden ve alüminyum geri dönüşümünün ön plana çıkarılmasından geçiyor.”

“Farkındalık yaratmaya çalışıyoruz”

Alüminyum sanayiinin, Türkiye’de diğer sektörlerle karşılaştırıldığında en hızlı büyüyen alanlardan biri olduğunu vurgulayan Kibar, “Miktarsal artışın yanı sıra, katma değeri daha yüksek ürünlerin ihracatının gerçekleştirilmesi çok önemli. Bu nedenle, Ar-Ge faaliyetlerinin artırılmasının, teknoloji geliştirmenin ve markalaşmanın önemli olduğunu her platformda farkındalık yaratmak adına duyurma çabasındayız. Alüminyum sektörü, ara mâmul ihracatında oldukça iyi bir konumda. Ar-Ge faaliyetlerine ağırlık verilmesi durumunda, alüminyumdan imal edilmiş son mâmullerin ihracatına da kayda değer oranda katkı sağlayacak” diyor.

“İhracatta önemli aşamalar kaydedildi”

Alüminyum sektörünün, yaklaşık 4 milyar dolarlık iş hacmiyle Türkiye sanayisinin en önemli sektörlerinden biri olduğunu kaydeden Kibar, şöyle konuşuyor: “Son yıllarda özellikle hadde ve ekstrüzyon odaklı yatırımlar sayesinde, global pazarlarda rekabet edilebilir ölçekte kapasitelere ulaşıldı ve ihracatta da önemli aşamalar kaydedildi. Şu anda enerji maliyetlerinin düşük olduğu Rusya ve Ortadoğu ülkeleri hammadde üretiminde, Çin, AB ve ABD ise alüminyum mâmul imalatında öne çıkıyor. Türkiye, hem ekstrüzyon, hem de yassı haddelenmiş alüminyum sektörleri konusunda Avrupa’da ve dünyada önemli bir yere sahip. Türkiye alüminyum sektörünün bir marka haline gelmesi, global alüminyum pazarında daha da saygın bir yer edinebilmesi ve söz sahibi olabilmesi için ‘Made in Turkey’ olgusunun uluslararası pazarlarda kalite algısı yaratması önemli. Bu sayede, Türkiye’nin alüminyum alanında doğu ile batının arasında stratejik bir bağlantı noktası haline gelebilmesi mümkun olacak. Bu doğrultuda, yeni yatırımların destek görmesi ve teşvik edilmesi konusundaki girişimlerimiz devam ediyor.”

“Geri dönüşüm faaliyetleri desteklenmeli”

Alüminyum geri dönüşüm faaliyetlerinin Türkiye ekonomisi ve global ekonomilerin sürdürülebilir kılınması için önem teşkil ettiğini belirnten Ali Kibar, “Alüminyum, doğası gereği yüzde 100 geri dönüştürülebilir bir metal olması nedeniyle de, geri dönüşüm faaliyetlerinin desteklenmesi ve yaygınlaştırılması sektörün gelişimi için büyük önem taşıyor. TALSAD olarak, alüminyum sanayisinin tüm alanlarında destekleyici ve geliştirici çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Misyonumuza uygun olarak, öncelikle Türkiye aluminyum üreticilerinin sesini ve sorunlarını yurt içinde ve dışında ilgili mercilere ileterek, üye firmalarımızın güç birliğiyle bir sinerji oluşturuyoruz. 1971 yılında kurulan derneğimizin 67 üyesi bulunuyor ve bugün Türkiye alüminyum sektörünün yüzde 80’ini temsil ediyoruz” diye konuşuyor.

“Hammaddede dışa bağımlılık önemli bir sorun”

Hammaddede yurt dışına bağımlılığın sektörü olumsuz yönde etkilediğini dile getiren Kibar, sözlerini şu şekilde sürdürüyor: “İthalata bağımlılık oranımızı rakamsal olarak; birincil alüminyumda yüzde 95, ikincil alüminyumda ise yüzde 85 olarak ifade etmemiz mümkün. Hammadde üretim miktarlarının sınırlı olması, üretim tesislerinin yeterli seviyede ve kapasitede yapılandırılmamış olması sebebiyle yüksek miktarlarda ithalat yapılıyor. Bu nedenle, ülkemizde birincil alüminyum üretiminin artırılması ve pazara sunulması geriyor. Yine bu konuyla bağlantılı olarak, 2015 yılından itibaren alaşımsız hammaddeye yüzde 3, alaşımlı hammaddeye yüzde 6’lık bir gümrük vergisi yükü getirildi. Bu vergilendirme tüm Gümrük Birliği ülkelerinde olmasına rağmen, Avrupa Birliği ülkelerine nazaran birincil alüminyum üretiminin çok az miktarda olması, Türkiye’nin uluslararası pazarlardaki rekabet gücünü zayıflatıyor. Yerli üreticilerimizi dezavantajlı konuma getiren bu durum, sektörümüzün büyümesine ve gelişimine önemli bir engel teşkil ediyor.”

Mertöz: “30 binden fazla kişi istihdam ediliyor”

Türkiye alüminyum sanayiinin, dünya alüminyum sektörüne paralel bir hızla geliştiğini söyleyen İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği (İDDMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Rıdvan Mertöz, “Gösterdiği gelişimle sektör, ülkemiz ekonomisi için de önemli bir konuma geldi. Sektörde yer alan bin 500’den fazla firma, 30 binin üzerinde kişiyi istihdam ediyor. Sürekli gelişen ve büyüyen sektör, mâmul ve yarı mâmul ürünlerle Avrupa, Asya ve Afrika ülkelerine yönelik ihracatını her geçen gün artırıyor. İhracat potansiyelimizin artmasının en önemli nedeni, ürünlerimizin uluslararası platformda rakip ürünlerle yarışabilecek kalitede ve dış pazar ihtiyacına cevap verebilecek nitelikte olması” diyor.

20 yıl önce Avrupa’ya alüminyum profil ihraç etme düşüncesinde olan sektörün, günümüzde sadece Almanya’ya 140 milyon dolarlık alüminyum profil ihraç ettiğini vurgulayan Mertöz, Türkiye alüminyum sektörünün toplam 180 ülkeye ihracat yaptığını bildiriyor.

“En çok alüminyum çubuk ve profil ihraç edildi”

Türkiye alüminyum sektörünün 2015 yılında 675 bin ton ve 2,3 milyar dolar, 2016 yılının ilk altı ayında ise 337 bin ton ve 1,1 milyar dolarlık ihracat gercekleştirdiğini hatırlatan Mertöz, sözlerine şöyle devam ediyor: “2015 yılında 1,4 milyon ton ve 3,2 milyar dolar, 2016 yılının ilk altı ayında ise 722 bin ton ve 1,4 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirildi. Ürün gruplarına bakıldığında ise, en çok ihraç edilen ürün grubunu 154 bin 549 ton ve 607 bin 950 dolarlık ihracatla alüminyum çubuk ve profil oluşturdu. 2015 yılı itibarıyla sektörün birim ihraç değeri kilogram başına 3,47 dolar, birim ithalat değeri ise 2,24 dolar oldu. Kilogram başı ihracat değerlerinin artırılması için; Türkiye markasının iyi kullanılarak yurt dışında etkili tanıtım faaliyetlerinin yürütülmesi, gidilmesi planlanan pazarların ve ilgili pazardaki rakiplerin incelenerek heyetler duzenlenmesi ve yeni pazar kazanımlarının gerçekleştirilmesi büyük önem taşıyor. Yurt dışı faaliyetlerde devlet desteklerinin alüminyum sektörünün ürettiği ürünler dikkate alınarak hayata geçirilmesi ve özel sektörün yapılacak projelere yüksek katılım sağlaması alüminyum sanayiinin gelişimine büyük katkı sağlayacaktır.”

“Sektör yurt dışında tanıtılmalı”

Kalite ve katma değeri yüksek ürünler üretilmesi hususunda önemli potansiyele sahip olan sektörün tanıtımının yapılması ve Türkiye markası algısının yurt dışında yaratılmasının sektöre büyük katkı sağlayacağını söyleyen Rıdvan Mertöz, “Alüminyum sanayiinin; katma değeri yüksek olan havacılık, uçak ve otomotiv sanayii gibi alanlara yönelmesi ve devletin de bu noktada sektörü desteklemesi büyük önem taşıyor. Sektör potansiyelinin maksimum düzeye çıkarılmasında devlet destekleri hayati önem taşıyor. Son dönemde sektör, mevcut kapasitesini artırmak ve küresel pazardaki rekabette guç kazanmak icin katma değerli ürünler üretmeye ağırlık verdi. Ar-Ge departmanlarının desteğiyle Türkiye aluminyum sektörü; uçak, havacılık ve savunma sanayiine ürün üretir konuma geldi” diyor.

“Sektör yüzde 85 oranında dışa bağımlı”

Türkiye alüminyum sektörünün en büyük sıkıntılarının başında yurt içindeki hammadde yetersizliğinin geldiğini bildiren Mertöz, sektörün yüzde 85 oranında dışa bağımlı olduğunu dile getiriyor. 2015 yılında 1,1 milyon ton, 2016’nın ilk altı ayında ise 549 bin tonluk hammadde ithalatı gerçekleştirildiğini açıklayan Mertöz, “Bilindiği üzere, boksit cevherinden alüminyum üretiminde büyük miktarda elektrik enerjisine ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, EFTA ülkeleri gibi ucuz enerji kaynaklarına sahip ülkeler tarafından alüminyum daha uygun maliyetlerle üretilebiliyor. Günümüz teknolojisiyle Türkiye’nin alüminyum hammadde ihtiyacını kendi karşılaması adına yapılacak yatırımlar yeterince fizibil değil. Bu kapsamda, İDDMİB tarafından yaptırılan fizibilite çalışmaları da mevcut. Diğer taraftan, hammadde tedarikini güvence altına almak adına çeşitli adımlar gerek Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES), gerekse birliğimizin inisiyatifiyle atılıyor” diyerek sözlerini noktalıyor.

Kaynak: http://www.makinamagazin.com.tr

Devamını oku

Birincil Alüminyum Üretimi “Devrimin” Arefesinde

11 Mayıs 2018 sabahı sosyal medyada Kanada Başbakanı Justin Tredeau’nun bir paylaşımı göze çarptı: Alcoa, Rio Tinto, Apple ve Quebec yerel hükümeti binlerce Kanadalı’ya yeni iş alanları yaratacak, Kanada’nın karbon ayak izini azaltacak ve Kuzey Amerika Alüminyum sanayini güçlendirecek bir işbirliğine imza attı. Proje geleneksel birincil alüminyum üretiminde oluşan bütün sera gazı salınımlarını ortadan kaldıran ve bunun yerine oksijen üreten –evet yazım hatası değil, “oksijen üreten”- ve birincil alüminyum üretim teknolojisinde bir “devrim” ve aynı zamanda küresel iklim değişimi ile mücadele için kararlı bir adım olarak tanıtıldı.

Projenin endüstriyel ölçekte kullanıma geçmesi, yani ticarileşmesi için için Amerikan birincil alüminyum üreticisi ALCOA (Aluminum Company of America), Rio Tinto (Eski ALCAN-Aluminum Company of Canada) ve ELYSIS bir ortak girişim oluşturdu ve iki aşamalı olarak gerçekleştirilmesi planlanan projenin bütçesi 558 milyon Kanada Doları (yaklaşık 435 milyon Amerikan Doları) olarak deklare edildi.

Proje endüstriyel uygulamaya geçebilirse, Kanada yıllık sera gazı üretimini 6.5 milyon ton azaltacak. Bu rakam yaklaşık olarak 1.8 milyon adet otomobilin bir yılda ürettiği sera gazı salınımına eşit.
Kanada alüminyum endüstrisinin yerel alüminyum üretim hacmi 4.6 milyar Kanada doları (yaklaşık 3.59 milyar Amerikan Doları) ve ABD’ye yıllık alüminyum ihracat hacmi 9.5 milyar Kanada Doları (yaklaşık 7.41 milyar Amerikan Doları).

Kanada Devleti, bu projeyi, 1.26 milyar Kanada Doları (980 milyon Amerikan Doları) bütçeye sahip ve Kanada’da yüksek kaliteli iş yatırımlarını destekleyen, ekonomik büyümeyi amaçlayan ve Kanada firmalarının ekonomideki gücünü arttırmayı önceleyen “Stratejik Yenilik (İnovasyon) Fonu” içinde destekleyecek. Projenin 2024 yılına kadar endüstriyel ölçekte uygulanabilir hale gelmesi öngörülüyor.

Geleneksel Birincil Alüminyum Üretimi

Yapılan açıklamalarda bu teknolojik devrime ilişkin bir bilgi yok ancak birincil alüminyum teknolojilerine aşina olanlar, bu devrimin bir “inert anot devrimi” olduğunu hemen görecektir.

Alüminyum içeren cevherlerden, metalik alüminyumun kazanımı karmaşık ve maliyetli bir prosestir.

Alüminyumun doğada yalnızca oksit ve oksit karışımları formunda bulunması ve cevherlerin alüminyumlu oksitlerden daha kolay indirgenen diğer bir takim oksitleri de içermesinden dolayı, doğrudan cevherin indirgenmesi yolu ile elde edilen alüminyumun teknik açıdan kullanılamayacak kadar katışıklı olmasıdır. Alüminyum demir cevheri gibi karbon ile indirgenmesi için 2000 OC üzerine ulaşmak gerekir. Alüminyum aynı zamanda kalsiyum ve titanium ile birlikte karbür yapıcı ender hafif metallerdendir. Benzer şekilde alüminyum oksidin hidrojen gazı ile de redüksiyonu mümkün değildir. EMF serisindeki -1.66 V oksidasyon potansiyeli nedeni ile sulu çözeltilerinden redüklenmeye çalışıldığında, katotdan sadece hidrojen gazı çıkar. Diğer pek çok alkali ve toprak alkali metal gibi klorürlü tuzlarından elektrolizi ile de üretilemez, çünkü AlCl3 186 OC’de buharlaşır. Teorik olarak AlF3’den üretimi mümkün görünse de, dünya birincil alüminyum gereksinimini karşılayacak miktarda florürlü alüminyum cevheri yoktur.

Başta demir ve silisyum olmak üzere, boksit cevheri içindeki yabancı oksitleri gidermek ve saf alüminyum oksiti tek başına elde etmek, metale gidebilmenin ön koşuludur.

Bilindiği gibi, geleneksel birincil alüminyum üretimi, birbirinden bağımsız üç süreçten oluşur :

1. Boksit madenciliği

2. Boksit cevherlerinden Bayer Prosesi ile alümina üretimi,

3. Alüminadan “Ergimiş Tuz Elektrolizi (Hall-Herault Prosesi)” ile metalik alüminyum üretimi,

Özellikle ergimiş tuz elektrolizi aşaması “enerji yoğun” bir aşamadır.

Birincil alüminyum üretiminin gerçekleştiği birim ünite “alüminyum elektroliz hücresi” olarak tanımlanır.

Derin olmayan hücre haznesi, elektrolit ve üretilen sıvı metalik alüminyumu tutar. Elektrik enerjisi bara sistemi ile hücreye gelir ve yine bara sistemi ile bir sonraki hücreye geçer. Boyutları, tipleri ve sayıları tesislere göre değişen elektroliz hücrelerinin her biri bağımsız üretim birimi olup elektriksel olarak birbirlerine seri bağlanmışlardır. Tüm tesislerdeki hücrelerde ortak olan hücre bileşenleri:

– anot donanımı,

– katot donanımı,

– anot ve katot bara sistemleri,

– elektrolit,

– alüminyum metal rezervi ve

– hücre kumanda panosundan oluşur.

Bu konstrüksiyon elemanları arasında hem hücre tipini hem de teknolojiyi ve teknoloji düzeyini tanımlayan, işlev olarak özellikle modern teknolojilerde hücre hizmetleri için kurulu sistemleri mekanik olarak taşıyan ve en önemlisi hücrenin rejimini büyük ölçüde belirleyen ANOT’tur. Endüstriyel hücreler anotlarına göre iki kategoriye ayrılmaktadırlar:

-Söderberg anotlu hücreler ve

-Ön-pişirilmiş (prebaked) anotlu hücreler

Söderberg anotlu hücreler, artık terkedilmekte olan, koklaşma sürecinin hücre üzerinde oluştuğu sürekli anot tipli hücrelerdir. Bu tip hücreler kendi kendine pişen anota sahip hücrelerdir. Anot pasta, anota istenilen şekil ve ölçüleri veren metal bir kasaya yüklenir. Anodun koklaşması, yani gerekli elektrik iletkenliğine sahip, dayanıklı, monolitik bir blok haline dönüşmesi, ısı aracılığı ile gerçekleşir. Anot tabandan tükendikçe yeni pasta ilave edilir.

Söderberg anotlar, bağlayıcı olarak % 25-28 taşkömürü zifti ve petro-kok agregatından oluşur. Anot pişme işlemi, hücre üzerinde, elektroliz sırasında yaklaşık 960°C’de gerçekleşir ve anot tükendikçe yeni blok formundaki anotlar eklenir.

Anodun hücre üzerinde koklaşmasından ötürü, işletme operasyonu ve stabilizasyonu, prebaked hücrelere göre daha zordur. Otomatik kontrol uygulama fırsatı sınırlıdır ve birim elektrik tüketimi prebaked hücrelerden daha yüksektir. Yine işletme stabilizasyonuna bağlı olarak, kirli gaz salınımı daha fazladır.

Prebaked = ön-pişirilmiş anodlu hücreler ise koklaşma sürecinin başka bir birimde gerçekleştiği, bloklar halinde elektrolizhanelere getirilip kullanılan, ön-pişirilmiş anot tipli hücreler.

Ön-pişirilmiş anotlar % 13-16 arasında bağlayıcı olarak taşkömürü zifti ve petro-koktan oluşur. Özel anot pişirme fırınlarında 1150-1200°C’de pişirilerek anot formunu alırlar. Bir anot çubuğuna birli, ikili, üçlü, dörtlü, beşli ya da altılı gruplar halinde bağlanabilirler. Anot çubuğuna bağlamak için dökme demir ya da karbon esaslı dövme ve pasta formunda bağlayıcılar kullanılır. Hücre akım şiddetine bağlı olarak 22-30 gün arasında yenileri ile değiştirilirler.

Anotların dışarıda hazırlanmasından ötürü işletme operasyonu ve stabilizasyonu daha iyidir. Otomatik kontrol ve nokta alümina besleme sistemleri çok rahat uygulanabilir ve bunlara bağlı olarak elektrik ve hammadde tüketimleri daha düşüktür. CO2 salınım değerleri Soderberg hücrelerden daha iyidir.

Ön-pişirilmiş anotlu hücreler çok anotlu hücrelerdir. Anot sayıları akım şiddetine bağlı olarak değişir. Anotlar akım ileten ve anot sistemini taşıyan alüminyum baralar ile oluşturulan çerçeveye asılır. Tükenen anotlar yenileri ile değiştirilir.

Hem ön-pişirilmiş hem de Soderberg anotlu hücreler de katot yapısı benzerdir ve yüzey alanı anot yüzey alanından yaklaşık 4/3 oranında daha büyüktür. Ancak, katodun efektif (sıvı metal) yüzey alanı anodun yüzey alanına eşit olacak şekilde ayarlanır. Bu ayarlama hücrenin üstünde ve yan yüzeylerinde bir miktar katı elektrolit tabakası oluşturularak sağlanır.

Bugün yaygın olarak kullanılan hücreler, ön-pişirilmiş anotlu hücrelerdir.

Alüminyum ergimiş tuz elektrolizi, alüminanın, elektrik akımı altında ergimiş kriyolit banyosu içinde çözünerek, alüminyum ve oksijene de-iyonize olma prosesidir.

Elde edilen pozitif yüklü alüminyum iyonları, negatif elektrot olarak davranan katotta, negatif yüklü oksijen iyonları ise pozitif elektrot olarak davranan anotta toplanarak, anot karbonu ile reaksiyona girerler ve CO2 oluşturarak sistemi terk ederler. Bu nedenle anot sürekli olarak tüketilir ve belirli periyotlarda yeniden beslenmesi (Söderberg hücrelerde) ya da yenilenmesi (ön-pişirilmiş hücrelerde) gereklidir.

Elektroliz olayının çerçevesi aşağıdaki gibi özetlenebilir :

Suyun (daha doğrusu Hidrojenin) bulunmadığı bir ortamda karbon esaslı hazne-katot ve yine karbon esaslı anot arasında düşük voltaj ve yüksek akım şiddetinde bir elektrik arkı oluşturup bir yandan şarjı sıvı tutarken diğer yandan da elektrokimyasal iş yapmak…

Böylece reaksiyon ortamını hem elektroliz hücresi hem de doğru akım ark ocağı olarak kullanmak… (İ.Duman, II. Alüminyum Sempozyumu Açılış Sunusu)

Kriyolit-alümina ergiyiklerinin elektrolizinde gerçekleşen kimyasal reaksiyonlar, elektrolit içindeki bileşiklerin birçok şekilde iyonlara ayrılması nedeni ile çok çeşitli ve karmaşıktır. Ancak sonuç olarak katot tabanda alüminyum ve anotta oksijen açığa çıkması reaksiyonların basit gibi algılanmasına neden olur. Gerçekte ise reaksiyonların hepsi tam olarak bilinmemektedir.

Alüminyum baralardan elektrik akışı elektron hareketi ile gerçekleşirken (elektronik), elektrolit içindeki elektrik akışı Na+ ve F- iyonlarının hareketi (iyonik) ile gerçekleşir. Elektrot yüzeyindeki elektrik akışı ise elektrokimyasaldır. Yani elektrokimyasal reaksiyon sonucu iyonik mekanizma elektronik mekanizmaya dönüşür.

Eğer aşağıdaki reaksiyonlar gerçekleşmez ise elektrik akışı durur:

Anotta:

Al2O3 + 6NaF + 3/2C 2AlF3 + 3/2 CO2 + 6Na- + 6e

Katotta:

2AlF3 + 6Na- + 6e 2Al + 6NaF

Toplam reaksiyon :

Al2O3 + 3/2C 2Al + 3/2 CO2 Ticari hücreler 60 kA’den 700 kA ve daha üstüne kadar akım şiddetine sahip olabilir ve hücre başına günlük üretim 450 kg’dan 5 500 kg’a kadar çıkabilir.

Ergimiş tuz elektrolizi ile alüminyum üretimi enerji yoğun bir prosestir. Bu nedenle elektroliz tesisleri kurulurken yeterli, uzun süreli ve güvenilir elektrik enerjisinin sağlanabileceği yerler seçilmelidir.

Üretilen alüminyumun % 99’dan fazlası % 99.0 ve % 99.80 arasında alüminyum içeriğine sahip, ticari kalite alüminyumdur.

Geleneksel ergimiş tuz elektrolizi yönteminin en önemli sorunlarından birisi de “anot etkisi”dir. Alümina besleme teknolojisine bağlı olarak elektrolit içindeki çözünmüş alümina miktarı % 2-3.5 arasında tutulur. Ancak alümina çözünmüş konsantrasyonu, kritik nokta olan % 2 değerinin altına düştüğü zaman anot etkisi gerçekleşir. Anot etkisi rastgele gerçekleşmesine karşın önceden tahmin edilebilir.

Anot etkisi sırasında anot karbonu, ortamda alümina konsantrasyonunun düşük olması nedeni ile yeterince oksijen olmadığından, elektrolit banyosu içerisindeki flor ile reaksiyona girerek perflorokarbon (PFC) gazları oluşturur.

Perflorokarbon gazları yani CF4 ve C2F6 elektroliz işleminde sadece anot etkisi sırasında oluşur. Ancak bu gazlar atmosferde % 0.5’den daha az oranlarda olmalarına karşın, ömürleri yaklaşık 6 000 yıldır ve CO2 eşdeğeri 6 000’dir.

İnert Anot Teknolojisi

Günümüz dünyasında, ticari boyutta birincil alüminyum üretiminin tamamı alüminyum elektroliz hücrelerinde gerçekleştirilmektedir. Hall-Heroult yöntemi olarak bilinen elektroliz yoluyla alüminyum üretim prosesi yerine, alternatif yöntemler üzerinde uzun süreden beri çalışılıyorsa da ve hatta bazı pilot tesisler kurulmuş olsa da, bu yöntemlerin endüstriyel uygulama alanı bulacaklarına dair tüm ümitler kaybolmuş gibi idi ve araştırmalar bu yöntemin performansını artırma yönünde yoğunlaştırılmıştı.

Bilindiği gibi başta nadir toprak elementleri, silisyum, mangan, sodyum, kalsiyum, lityum gibi değerli metallerin üretilebilmesi çok büyük oranda enerji bulunabilirliğine bağlı. Sürdürülebilirlik bağlamında “temiz” ve “ucuz” enerji temini kadar, enerjinin verimli ve çevreyi kirletmeden tüketilmesi de önemli. Burada alüminyum üretim teknolojilerinde yaşanan gelişmeler, küresel ölçekte bütün değerli metallerin sürdürülebilir üretiminde bir ufuk açabilir.

Birincil alüminyum üretim teknolojileri özelinde, inert anot kullanımı ile;

– CO2 salınımı azaltılabilir ya da tamamen ortadan kaldırılabilir,

– Anot etkisi ortadan kaldırılabilir ve

-PFC (perflorokarbon) gazlarının salınımı engellenebilir.

Öte yandan, inert anot kullanımı karbon anot üretimine gerek bırakmayacağından yeni birincil alüminyum tesislerinin yatırım maliyetleri ve anot değişimi ve üretimine gerek kalmayacağından üretim maliyetleri de düşecektir. İnert anot kullanımı ile aynı zamanda, yüksek yüzey alanı sayesinde üretkenlik artacak, karbon anot kaynaklı kirlilikler olmayacağı için metal kalitesi artacak, proses daha basitleşeceği için kolay kontrol edilebilecek ve böylece hücre ömrü uzayacaktır. ELYSIS’in açıkladığı gibi yan-ürün olarak oksijen çıkışı da prosesin önemli avantajlarından birisi olacaktır.

İnert anot teknolojisinde en kritik nokta anot malzemesinin ne olacağıdır. Çünkü anot malzemesi hem elektriği iletebilmeli, hem yüksek oksidasyon direncine sahip olmalı hem de kriyolit esaslı elektrolit banyosu içinde çözünmemelidir.

Küresel sera gazı salınımının yaklaşık %1’i birincil alüminyum üretim sürecinde üretilen CO2 ve anot etkisi sırasında salınan PFC gazları kaynaklı. Bu yeni teknoloji alüminyum metalini karbon ayak izini sıfırlamaya hatta yarı-ürün olarak oksijen üreterek negatife getirmeye aday.

Yeni teknolojiye ilişkin elimizdeki teknik bilgi kısıtlı. Ancak Kanada devlet fonları ve iki büyük birincil alüminyum üreticisi ile saygın bir teknolojik kurumun bu ortaklığı alüminyumcuları heyecanlandırmaya yetiyor.
Önümüzdeki günlerde ulaşılabilen teknik bilgileri de paylaşmak umudu ile…

Kaynaklar:

1. https://.pm.gc.ca/eng/news
2. https://aluminiuminsider.com/alcoa-and-rio-tinto-announce-breakthrough-carbon-free-aluminium-smelting-process/
3. https://www.lightmetalage.com/news/industry-news/smelting-alcoa-rio-tinto-form-joint-venture-develop-emissions-free-aluminium-production-process/
4. https://www.treehugger.com/green-investment/push-apple-revolutionary-process-removes-co2-aluminium-smelting-html
5. Modernization of Prebake Cells, Halvor Kvande, Hydro Aluminium
6. II.Alüminyum Sempozyumu ve Sergisi Açılış Sunusu, Prof.Dr. İsmail Duman /Seydişehir
7. The Future of Aluminium Smelting, Barry Welch
8. Inert Anode Development for High-Temperature Molten Salts, Dihua Wang-Wei Xiao, Molten Salt Chemistry, 2013
9. Alüminyum Üretim Yöntemleri, Erman Car, TMMOB Metalurji Mühendisleri Odası Yayımı, 2011

Devamını oku